Tuesday, September 29, 2009

Porcupine Tree - The Incident


Gece dinleyin.

POLİS - VAK'A yazan bir uyarı vardı ve herkes ne olduğunu görebilmek için merakla yavaşlıyordu. Ardından "Vak'a"nın karışanlar için alabildiğine yıkıcı ve travmatik olabilecek bir durumu açıklamak adına oldukça ayrıksı bir kelime olduğunu fark ettim. Ve sonra o kazada ölen birinin aracıma binip yanıma oturduğu hissine kapıldım. Bu denli sarsıcı olaylar için kullanılan kelimenin soğukluğundaki ironi ilgimi çekti ve medya ve haberlerde yer alan diğer vak'aları derlemeye başladım. Texas'ta dini bir tarikattan kurtarılan kızlar, komşularını katleden bir aile, balığa çıkan birilerince bulunan bir ceset ve daha fazlası hakkında yazdım. Her şarkı birinci tekil şahsın ağzından yazıldı ve olayın medyaya yansımasındaki ötekiliği insanileştirmeye çalıştı.” – Steven WILSON


İlk buluşmamız: Otobüse biniyorum, The Incident'i açıp ve dinlemeye koyuluyorum. Eylülün ilk günleri İzmir'de hava ısrarla güneşli olmaya devam eder, o gün de istisna değil. Bu karanlık ve atmosferik albümün içine bu yüzden ilk dinleyişte giremiyorum. O dinleyişimde Steven Wilson'ın yukardaki sözlerinden haberim olsa, belki de yanından geçtiğimiz trafik kazasına merakla bakanlardan biri olmak yerine albüme daha da gömülmeyi seçerdim.

İkinci deneme: Ofisteyim, rapor yazıyorum. Kız arkadaşıma ilk dinleme sonrası yorumu yapmışım: "Güzel gibi duruyor ama henüz bağlanamadım, bakalım bakalım." Tekrar açıyorum. Cık, olmuyor, hatta Drawing the Line'a baya baya gıcık gidiyorum. İkinci CD'deki Bonnie The Cat iyi sarıyor gerçi bu sefer. Zorlamıyorum, belki de Deadwing ve Fear of a Blank Planet ile nispeten kolay algılanabilir albümler yapan grup biraz daha çaba istiyordur bu sefer. Her şey mümkün.

Üçüncü deneme: Ev. Bilgisayarımın başındayım, internette geziniyorum. Albümü dinlemek geliyor aklıma, açıyorum. Oldu bu sefer, Steven Wilson’ın Mikael Akerfeldt ve arkadaşlarıyla çalıştığı yıllarda alışverişin karşılıklı olduğunu görüyoruz ilk akorlarla, Opethvari disharmonik tınılar, albüme neden ilk denemelerimde ısınamadığımı da belli ediyor, elimdeki tam olarak bir gece albümü. Ve sanki albümün dışı öyle bir zarla kaplı ki, kapakta "haydi arkadaşım kalabalık yapmayın, burada görülecek bişey yok" dercesine duran adamı iteleyip iç tarafa geçebildiğimde ancak Steven Wilson'ın derdini anlıyorum. The Incident da medyada her gün gördüğünüz onlarca vak'a gibi, düşünmedikçe içine girmeniz zor, dışında kaldığınızda olayı anlayamıyorsunuz, ama üzerine biraz kafa yorduğunuzda sizi alıp canınızı sıkıyor, ama bu iyi bir şey, ne de olsa Steven Wilson'ın yapmak istediği bu. İnsanileştirmeye çalışıyor mevzuyu.

Olayın kayıt-teknik kısımlarına gireyim mi? Hadi gireyim. Bu grubun davulcusu Gavin Harrison yaşayan en iyi iki-üç progresif davulcusundan biridir. Fear of a Blank Planet'la piyasanın Mike Portnoy fetişine rağmen Modern Drummer'ın kayıtsız kalamayıp ödüllendirdiği bir adamdır (Kendisi OSI'nin son albümünde de var, bahsettik). Steven Wilson'ın prodüksiyonda ve bestecilikte ne kadar mahir olduğunu zaten biliyoruz. Richard Barbieri klavyelerde Fear of a Blank Planet'a kıyasla daha az melodi daha çok atmosfer formülüne bağlı kalmayı seçmiş. Colin Edwin ise her zamanki gibi tertemiz çalıyor.

İlk CD'deki 14 track'ten mütevellit tek şarkı içinden öne çıkan bölüm önermiyorum (kolaya kaçtım), başladığı gibi bitirilmesi gerekiyor, yine de kısa geçişler biraz daha melankolik ve vurucu, uzun bölümler daha kendi başlarına şarkı gibiler, içlerinde hissettiğiniz duygular da değişebiliyor sık sık. Bu ilk CD’den Time Flies albümün merkezini oluştuyor, Insurgentes’ta Steven Wilson’la çalışan görsel sanatçı Lasse Hoile tarafından da kliplendirildi ve ilk single olarak da çıktı.

İkinci CD'de ise ilk CD'den daha alakasız 4 adet parça var, tek CD'ye sığabilecekken albüm, bu parçaları ikinci bir CD'de yayınlamayı uygun görmüşler, konsepti bozmamak adına. İkinci CD'ye hala daha tam konsantre olamadım ama Bonnie The Cat çok sağlam.

Diyeceğim o ki, bu albümü ilk dinleyişte kavrayıp bu naçiz satırların yazarına öküz deme özgürlüğüne sahip olmakla beraber, olası bi ısınamama durumunda birkaç kere de farklı ortamlarda şansınızı deneyin. Ben bu albüme 9 puan veriyorum, 1 puanı nereden kırdın derseniz, Deadwing gibi ilk dinleyişimde (ve yıllar sonra hala) aklımı kaybetme hissiyatını vermemesidir. Yine de İngiltere'nin Pink Floyd'dan sonra bu tarzdaki en atmosferik ve yaptığı müziğin hakkını veren grubuna yakışır kalitede, yakışıklı bir albüm olmuş The Incident.

9/10

2 comments:

Blues Me said...

Adamım;
Bazı gruplar vardır bende, yeni albümlerine 3 kere şans veririm, olmuyorsa olmuyor der bir köşeye atarım. PT de bunlardan biri, kredisi fazladır ama olmazsa olmaz. Bu albümü 4. krediyi de veririm, 5'i de. İşte öyle birşey.
Drawing the Line boş geçme, GEÇME BOŞ!

Murat said...

Merhaba,
Eğer mümkünse iyi bir sistemde orjinal kayıttan. hatta daha da mümkünse plaktan dinlemenizi tavsiye ederim. Grubu 10 yıldır takip ediyorum. "The Incident" tüm geçmiş çalışmalardaki tınıları barındıran özgün ve "bence" harika bir albüm olmuş. Ayrıca Porcupine Tree "şu şu müzik türünü dinliyorum; o zman bu tarz melodiler gitar duyacağım" beklentisiyle dinlenmemesi gereken kendine has, kendi müziğini yapan bir grup. Porcupine Tree müziğinde, albümlerinde her an her şey olabilir :). Sevgiler. Murat