Thursday, July 16, 2009

Dredg - The Pariah, The Parrot, The Delusion





Dredg’den eşsiz bir albüm.

Selam. Dredg’in son albümü The Pariah, The Parrot, The Delusion’ı kritik etmeye çalıştığım dördüncü yazıya hoşgeldiniz. Bundan önceki üç tanesine asla ulaşamayacaksınız tabii ki. Sanırım bir albüm ile ilgili birşeyler yazarken hiç bu kadar zorlanmamıştım.


The Pariah, The Parrot, The Delusion, Kaliforniya’lı alternatif progresif rock topluluğunun dördüncü stüdyo albümü. Bir önceki şaheserleri Catch Without Arms’tan dört yıl sonra elimize ulaşabildi. Hani kimi albümler, kitaplar, filmler vardır, duyurulduktan sonra uzun zaman beklersiniz, beklentilerinizi tavan yaptırır, merak eder, araştırır, hakkında ufacık birşey buldukça döner dolaşır onu incelersiniz. Bazen bu kadar merakla beklediğiniz o şey gelip önünüze koyulur ve kelimenin en basit haliyle tatminsizlik yaşarsınız. “Bu muymuş?” dersiniz. Yabancı olmadığınızı düşünüyorum bu duyguya.

Korkmayın, varacağım nokta şurası, Dredg, hayranlarını uzun süre bekletip, ardından onları mutlu edecek bir albüm çıkarmayı başarmış. Sonda söyleyeceğimi de bu açıdan başta söyleyeyim, elimizde çok çok iyi, belki de Dredg’den çıkan en iyi albüm var.

Albüm, frontmanimiz Gavin’in deyişiyle, “dünyanın yedi milyarıncı vatandaşına yazılmış bir mektup”. Kendinizi yedi milyarıncı vatandaş yerine koyup, üzerinize alınarak mı dinlersiniz, yoksa bakalım bu bilge adamlar yedi milyarıncı insana neler söylemiş diyerek mi incelersiniz, bilemem. Herkesin bu albümden algılayacakları farklı, çünkü şarkılar, ve dolayısıyla albüm, birden çok alt metni barındıran, farklı anlamlara çekilebilecek, sakin ama güçlü bir albüm. Dolayısıyla bu kritiğin size “bu albümü alın ve dikkatle dinleyin, size hissettirdikleri, başka kimselere hissettiremeyeceği şeyler olacak” demekten başka bir hayrı dokunmayacak, gerçekten. Belki biraz teknik taraflarına, müzikal taraflarına değinebilirim, dingin bir albüm, her zamanki gibi, belki her zamankinden biraz daha melodik, muhteşem bir prodüksiyon ve sound var, o kadar ki, örneğin Gathering Pebbles’ta parmak şıklatmalara eşlik etmek için kafanızı duvarlara vurasınız geliyor. Veya Dino öyle bir yere öyle bir alto sıkıştırıyor ki, albüm içerisinde o tınıyı ayak tabanlarınızda duyuyor, irkiliyorsunuz. İnanılmaz.

Bu albümü – mümkünse orijinal olarak – alın. Bir mektup zarfı gibi dizayn edilmiş artworkünü incelemeye dalın. Şarkıları dinleyin, demek istediklerini anlamaya çalışın, özümseyin. Edineceğiniz, benimkinden, sevgilinizinkinden, en iyi arkadaşınızınkinden farklı, eşsiz bir tecrübe olacak. Daha da ne diyeyim bilmiyorum. Albümü dinlemeye dönüyorum.

9/10

No comments: